28 Nisan 2008 Pazartesi

...biz...

hiç başlamamış bir cümlenin ortasındayım...
eski bir berjere yan oturmuş, ucuz bi şarap içiyorum...
özneler öyle kuvvetli ki, bi yükleme gerek kalmıyor...
mis gibi karışık...

25 Nisan 2008 Cuma

yirmidört

harfler,
her yerdeler...
bi dolusu ama...
yüzümde,
saçlarımın arasında,
parmak uçlarımda...
yanyanalar, es-siz...
sabırsız, heyecanlı ve benciller...
aslında sıradan birer kelime olmak sadece dertleri...
oysa,
bi başına anlamlı kaç kelime var ki hayatta?!...

23 Nisan 2008 Çarşamba

hem metafor, hem değil*


e ama ben o şarkıyı silmiştim ya!


*bi metafor, bi diil
ya da kedidir, kedi...

17 Nisan 2008 Perşembe

15 Nisan 2008 Salı

kim o?

ne demişti, du bakiim...
yalnızca bir kaç kelime...
çıkmış hatırımdan.
çünkü,
söylerken yüzü öyle güzeldi ki,
ince, kemikli parmakları çenesinde...
ama ne demişti?!


tek kelime...

neyse...

11 Nisan 2008 Cuma

defakto*

3 nedir?

a. üçtür
b. dört
c. garo mafyan
d. -->


*berkun oya
(olsa ya yine)

10 Nisan 2008 Perşembe

m.-.i

özledim...

gerçekten...

siyah

" 'dört' kim?" diye sordu bugün biri,
" 'altı' ve 'yedi'yi tanıyorum, 'sekizi' de belki hayal-meyal... ama 'dört'ü ben de çözemedim henüz" dedim..
'inanmış'ı oynadı ve gitti...
daha birkaç gün uğramaz...

beyaz

kimseyi değiştirmeye niyetim yok benim,
bir başkası için değişmeye de zira...

belki bir "başka"ya niyetim yok asıl...
bilmem...

ama "niyet" harika bir kelime;
nar gibi, içinde bi dolu lakırdıyla...

biraz daha sarı

ne düşünüyordum yine kimbilir ki, çenemden boynuma kaydı elim.
parmaklarım şah damarımı farkedince durdum,
kalbimin atışını dinledim bir müddet,
peki, belki biraz daha fazla...
anladım ki, unutmuşum onu orada...
özür dilemek istedim,
yüz bulamadım...

faydası da olmazdı zaten...

8 Nisan 2008 Salı

önceki gece

yine bileğimi burktum...
aynı yerinden...
yine...

3 Nisan 2008 Perşembe

quedate luna

bi verandada uturuyorum,
hafif bi hırka omuzlarımdaki...
bir suya dönük yüzüm,
bitmez-soğumaz bir kahve elimdeki, azıcık acıbadem likörüyle...
huzurluymuşum gibi uzatmışım ayaklarımı,
ve üşürmüş gibi kapatmışım omuzlarımı,
kara kara hiçbir şey düşünüyorum...
bir özlemek hissi içimdeki,
ama bu anı küstürmemek için ses çıkarmıyorum...
hiçbir şeyin arasına hiç kimseyi saklayıp, bir yudum daha alıyorum olmayan kahvemden ve benim olmamış hülyalara dalıyorum bu olmayan verandada...
beklerim...