30 Ekim 2009 Cuma

buldum!!

neden yanlış(!) şeyler söyleyip, saçma cevaplar verdiğimi buldum!
tembellikten..
aklıma gelen ilk şeyin doğru olup olmadığını düşünmeye üşeniyorum! hazır aklıma gelmişken, soğutmadan söyleyiveriyorum..
ha o ilk aklıma gelenler niye hep o kadar saçma..
işte onu bilmiyorum..

28 Ekim 2009 Çarşamba

gün

siz de yoruluyor musunuz benim gibi?
düşünmekten..
yetişmekten ya da gecikmekten..
aklınızdakilerden ya da bilmediklerinizden..
bazen sadece durmak, son güç çalışan zihnimi dinlendirmek istiyorum. ayağımda havlu çoraplarım, dizlerimi göğsüme çekip, kocaman bi koltuğun sefil bi köşesine ilişip, orda hafif filmler izlemek, sıcak kahveler içmek istiyorum. yetişmesi gereken işleri, çevirilmeyi bekleyen telefon numaralarını, gönderilecek mailleri, dolap içlerini, aldığım kiloları, üzdüğüm insanları, kırdığım potları, yenilgilerimi, hiçbir şeyi düşünmeden..
boşlukta..
asılı..
yalnız ben olamam böyle hisseden, hepiniz dimdik ve vakurken bir ben miyim zayıf?!
arada siz de kapatmak istemiyor musunuz kendinizi, yorulmuyor musunuz?
söyleyin,
hep susacak mısınız?

26 Ekim 2009 Pazartesi

neden?

bitmeyen günler var..
hiç bitmicekmiş gibi duran günler..

15 Ekim 2009 Perşembe

senin

kokunun bir rengi var.
fakat, o rengi tarif edecek kelime yok...

10 / teşvikiye

ilk

o an benim için fazla büyülüydü belki.. masalsı.. saçlarımın üzerinden uçup gitmiş olmalı, fark edemedim.. sen anlattığında anımsamakta güçlük çekişim de bundan..
söylediğine göre; karşılıklı iki vapurda oturup, dakikalarca birbirimize bakmışız, onlar salınıp duruken biz inadına devinimsiz..
"uçuşan saçlarını dahi düzeltmiyordun. bakışlarının donukluğu çok ürkütücüydü ama kendimi alamıyordum" dedin bana.
donuk bakmak..
tedirgin oldum biraz..
bunu fark edince utandın derhal ve " 'sabit' demeliydim" dedin.
inanmışı oynamıyı iyi bilirim, ömrümü bununla geçiriyor, hayatımı böyle kazanıyorum nasılsa..
inandım(!) sabit bakıyorum ben.
"düşündüklerimi unutup, düşündüklerini bulmaya koyuldum" diye devam ettin, "sonra, yanında olmak istedim, seninle aynı yöne bakmak.. ama bir mucizesi olmalıydı bu beraberliğin.."
"mucize" diye araya girdim, "buna inanmıyorsun gerçekten, değil mi?!".
"o an yanına gelmekle karşılaştırılınca, bu düpedüz kolaya kaçmaktı" diye cevap verdin.
güldük..
tebessümlerimizden sonra, bu ilk -karşılıklı- gülüşümüzdü.
"seninle başka bir yerde, yeniden karşılaşmayı diledim o an"
duraksadın,
"bunun iki yıl alacağını bilseydim daha dikkatli ve çevik olurdum " dedin.
sustuk..
bu ilk kez değildi..

10.10.09
üsküdar

14 Ekim 2009 Çarşamba

26.09

o gün sarhoştum ben, hala.. ve güzeldi herşey; hava, beyoğlu, tünel, yediklerim, içtiklerim.. hiçbir şey yoktu aklımda, tertemizdi zihnim..
huriye yan masada oturan bir yabancı, bu tanışma ve flört karelerini fotoğraflayan..
yardımcı rollerde göz dolduran kulaklıklarımda nicholas payton çalıyordu, elimdeki kitap ikinci kez okunan bir işigüzel..
ve sarhoştum ben, hala..

8 Ekim 2009 Perşembe

üçkağıt

hayattan bana verebileceklerinden fazlasını istemiyorum..

tok gözlüyüm evet..

6 Ekim 2009 Salı

m.

yeni defter aldım kendime..
bunda bir metafor aramaya gerek yok..
eski defterden gerekli(!) bilgileri yenisine aktarırken biraz göz gezdirdim.. sayısız bilet, hatırlatma notları, telefon numaraları, yazarı not edilmemiş kitap isimleri, yazımın okunmadığı, kırmızı mürekkebi dağılmış yazılar, mutsuzluk, umutsuzluk, suskunluk, saklılık, bıkkınlık, bilmezlik, bilinmezlik..
aylardır çantamda, kolumun altında taşıyormuşum bunları..
yazık..
şimdi kurtulmak zamanı tüm ağırlıklarımdan.. istiflediğim yeter! dönüp dönüp ardıma baktığım..
bir dolu yanlışım var muhakak! olacak da daha.. kırılacak kalbim ve ben de kıracağım birilerini, evet..
potlar kıracak, imla hataları yapacağım ve kimbilir kaç dosyayı kaydetmeden kapatacağım..
düşeceğim, birşeyleri düşüreceğim, yemekleri yakacak, anahtarımı kaybedeceğim..
tümbunların insan olmamla bir ilgisi var mutlaka!
üzüleceğim bir aralık ve saklayamayacağım bunu yine ama utanmamayı öğreneceğim bu kez!
susmam gerekirken konuşacak, söylemem gerekenleri sır gibi saklayacağım..
kahkahalar atacağım bir masanın başında, yanımda dostlarımla, ertesi akşam ağlayacağım kederden, yalnız..
ama her sabah uyanacağım, denemek için yeniden..
ve yeni defterime yazacağım bunları, aylar sonra böylesi öfkeleneceğimi bilerek..

5 Ekim 2009 Pazartesi

yazık ki

hiç elde edemediğim iplerimin ucu kaçtı..
bu daralan mekanlarda nefessiz kaldım..
ve öldüm..

ölmek esnek bir hal!
günahsız..

bu yüzden birden çok yerdeyim bir anda..
can yakıyorum..

hırsımın saklanacak hali kalmadı, çığrından çıkmış, dizginlenemez..
hırsım birden çok renk, sert bir ezgi, acı bir içki..
hırsım benden çok..
hırsım var,
hırsım yalnız..

ben..
ben öldüm..

1 Ekim 2009 Perşembe

canım,

kırdım seni biliyorum.. ama özür dilemeye cesaretim yok.. sesimi duymasan daha iyi olacak herşey ve biliyorsun telefonla aram ne kadar kötü.. işte bu yüzden bu -hiç okumayacağın- mektubu yazıyorum.

özlüyorum seni. konuşmalarımızı, içtiğimiz arjantinleri, gittiğimiz oyunları, filmleri.. (biletçinin filmin adını söyleyemeyişini hatırlıyor musun? ne kadar utanmıştı..)
yanında şımarmayı özlüyorum. bilmediğimi esirgememeyi, senden öğrenmeyi özlüyorum. saçmalamayı, o halimin seni güldürmesini, sessiz dürüstlüklerimizi..
mahçubiyetini, mahçubiyetimi, hiç susmayışımızı, birbirimizi ellerimizden tutarak susturuşumuzu..
kelime oyunlarını, karşılıklı küstahlıklarımızı arıyorum. beni cesaretlendirmeni, önemli hissettirmeni..
seni özlediğim kadar, senin tanıdığın begümü de özlüyorum.

aslında herşey aynı..
küskün ve şımarık bir baş belasıyım hala..
bencil biraz da..

ben iki bilet alsam o filme, senin bir tane olduğunu bile bile.. -e severiz biz şiddeti ve gerilimi, evet belki biraz da pornografiyi..-

gelir misin benimle?
izler misin o filmi?
o filmi benimle izler misin?
benimle o filmi izlemek ister misin?

beni affeder misin?