25 Ekim 2007 Perşembe

teşekkür ederim

uçan balonları seviyorum ben…
küçük, renkli şekerleri…
pizzayı elimle yemeyi,

"kolay gelsin" demeyi...
bir basamağı iki adımda çıkmayı,
saçlarımın ıslaklığını...
annemin kırışıklarını…
yemek yapan elleri,
kahveyi, rakıyı…
bomboş defterleri,
saklanmış sinema biletlerini…
uzun araba yolculuklarını,
kısa otobüs yolculuklarını,
ama en çok deniz yolculuklarını…
kanlıcadaki o parkı…
misinaları…
o günü…
bazı şeyleri unutmayı,
ama seni hep aklımda tutmayı…

21 Ekim 2007 Pazar

kabus

parmaklarımı isminin üzerinde gezdirdim, bu ilk mektup değildi elbette bana yolladığın, ama korkarım sonuncusuydu…
“onu giderken gördüm” dedi bir kadın sesi,
“ama ben görmedim” dedim.
sesin sahibi yanıma oturdu sonra, yorgundu yüzü kadının, olduğundan daha yaşlı görünüyordu ama belirgin bir güzellik gizliydi hatlarında.
“açmayacak mısın?” diye sordu, zarfa bakarak.
sustum…
sessizlikleri sevmem ama sustum…
kibirle güldü,
“siz bu kentin genç kadınları… her akşam evlerinize gidip, kaynar suyun altında sessizce ağlar, sonra tırnaklarınızı kırmızıya boyarsınız, hiçbir şey olmamış gibi… hepinizin süslü ellerinde açılmamış birer mektup…”
daha cümlesi bitmeden utançla sakladım kırmızılı parmaklarımı ve okunmuyordu ismin artık, ağlıyordum sanırım…
“onlar hep giderler, bunu aklına sok! ve asla dönmezler!”
konuştukça küçülüyordu kadın, yaşlanıyordu, gözleri avuta kaçmış, derisi buruşmuştu, elleri de titriyordu belki…
karanlık yüzünü yüzüme yaklaştırdı ve sararmış, çarpık dişlerinin arasından tısladı;

"bu kent lanetli!"
...
sonra uyanmadım ben…

17 Ekim 2007 Çarşamba

usandım...


sağanakta bir saçak altına sığınmak gibi...
korkak, ikircikli bir bekleyiş...
ve -sanırım- beyhude...


8 Ekim 2007 Pazartesi

4 Ekim 2007 Perşembe

bir geri

birkaç gündür hatırlamaya çalışıyorum, gözlerimi sımsıkı yumup düşünüyorum; bundan onyıl önce bu yaşımda nerde, ne yapıyor olmayı hayal etmiştim diye, hatırlayamıyorum...
mimar olacaktım evet, ama istanbula geleceğimi sanmıyordum.
daha güzel ve alımlı olmayı umuyordum sanırım, ama...
"o" vardı o zaman, birgün olmayacağını düşünmemiştim hiç, özgürü birdaha görmeyeceğim de aklıma gelmezdi.
gitmiş olmayı umduğum yerler vardı, henüz gidemedim, hiç aklımda olmayanlar vardı, çok sevdim...
heralde ayakları yere sağlam basan, kararlı, istikrarlı ve olgun biri olmayı istemişimdir... korkarım bunları bir onyıl sonrasına daha ertelemem gerekecek...
salak salak kazıklar yer, üzülürdük o yaşlarda, "böyle böyle büyüyorduk" ya, işte bu geçer diye umuyordum, geçmedi... oysa artık, aldığım yaşlara "büyüyorum" demekten vazgeçip, "olgunlaşıyorum" demenin vakti geldi...
dehşetli mutsuz oluyorum kimi zaman, böylesinin varlığından bile haberim yoktu onbeşimde mutlaka, ya da nefret etmenin, unutmanın bu kadar zor olduğundan...
daha neler göreceğim kimbilir...
belki de hayal etmedim hiç, bilmem... ama hatırlamamam gösteriyor ki, şimdi hayal ettiklerimi de bir onyıl sonra unutacağım. isabet! ongün sonrası için bile heyecan duymuyorum zira...