27 Ekim 2010 Çarşamba

çirkinleştikçe,

güzel şeyler düşünüyorum..

yeğenimi düşünüyorum, sesini, gözlerini, şarkı söyler gibi konuşmasını ve yuvarlanır gibi koşmasını..
kumları, kumsalları düşünüyorum..
anneannemin yaptığı profiterolleri, ellerini..
ortaköyü düşünüyorum..
ilk sonbaharı,
"ne kadar sıcaksın," demiştim, "ben buz gibiyim.."
güzel şarkılar düşünüyorum, neşeli, güzel şarkılar..
bir pazar sabahı kahvaltısını, çayları, omletleri ve teze yeşil biber saplarını..
dedemi düşünüyorum,
hep..
sesini, soluğunu, ellerini..

elleri düşünüyorum, sevdiğim insanların ellerini..

bir an sakinleşiyorum..
o kadar..

sonra yine çirkinleşiyorum..

25 Ekim 2010 Pazartesi

ben,

böyle kollarım dirseklerimden itibaren hareketsiz durmaktayken, elimi kaldırıp, yüzümü kapatan saçı kulağımın arkasına itemezken.. böyle bitkin ve yılgınken, tonlarca şey geçiyor zihnimden, söyleyecek onlarca cümle.. çoğu nefret ve hakaret dolu..
ve ben böyle susmuş, susturulmuş, kendi yarattığım çaresizliğe bu kadar inanmış ve yine kendi yarattığım tekilliğe bu kadar batmışken..
böyle erimiş, olmaktan bu kadar vazgeçmişken..
alacağım cevapları, anlatılacak kıssaları, yalancı özdeşlikleri..

istemiyorum..

18 Ekim 2010 Pazartesi

referandum

bir mi?
iki mi?
üç mü?

14 Ekim 2010 Perşembe

10.02

şu an bulunduğum yer ve yapmakta olduğumun yerine tercih edeceğim gazilyon şey sayabilirim..
hatta o kadar sıkılıyorum ki, bunu gerçekten yapabilirim.

asansörde mahsur kalmak gibi..
dar ve eski bir asansörde ama.. ve yalnız..

oldukça klostrofobik..

nefes darlığı, çaresizlik..

"hepsi yetmiyormuş gibi bir de bütün problemlerimi, mutsuzluğumu meşrulaştırmak zorundayım." dedim telefonda,
"saçmalama buna gerek yok!" dedi karşıdaki ses.
"gerçekten mi?! seni seviyorum" dedim, "çok yoruldum."
"yorgunsan yorgunsundur, izah etme bunu." dedi, "ben de seni seviyorum."

öncesi ya da beş saat sonrası umrumda değil, şu anda çok çok mutsuzum.
bunun bir izahı yok..

bişey dicem;

benim harika arkadaşlarım var!!

1 Ekim 2010 Cuma

gök cismi

bitiremediğim tüm kitapların laneti senin olsun!
sonuna kadar yiyemediğim yemeklerin ahı,
soğutup içemediğim çayların hatrı..
ismini unuttuğum insanların küskünlüğü hep senin olsun!
düşürdüğüm her ekmek kırıntısının günahı,
kırdığım her gönlün bedduası..
hepsi!

taşıdığım yeter..

17.09.10