leş gibi bir ağustos gecesi.. sıcaklık evet, fakat gökyüzü hazirana benziyor.. aslında o etrafımda olduğunda, her şey haziran..
masa yuvarlak, sığınacak köşe de, tutulacak taraf da yok..
şu yeni cafelerden birine gitmek istemiştim ben, o burada olmak istedi. burada olsun istedi, az sonra olacaklar.. garson, köşedeki meczup, çalan müzik, hepsi tanıdık.. hava leş gibi sıcak, bunu söylemiştim sanırım..
sessizlikleri sevmedim hiç. en beteri var şimdi masada, ikimizin arasında üstelik. normalde aramızda bi şey olmaz, sokulur, sarılır, öylece dururuz.. şimdi, yerlerimizde öylece duruyoruz, garip. kötü garip. köşe kapmaca oynuyor ellerimiz, paketini arıyor ceplerinde, "kalkıp köşedeki tekelden almaya giderse katlanamam" diyorum içimden.. neyse ki gömlek cebinde buluyor. iki tane sigarası kalmış, bana ayrılan süre bu kadar, iki sigara içimlik..
ilkini yakıyor, etli, mora yakın dudaklarından ayırıp, dumanını benden kaçırarak üflüyor haziran gökyüzüne.. sonra bakışlarını ağustosa indiriyor yeniden. hastalıklı birer tebessüm gönderiyoruz karşılıklı.. benimki geri kaçarken, onunki yayılıyor ve isterik bir kahkahaya dönüşüyor. sol yanağındaki kusurlu çukur derinleştikçe derinleşiyor.. ben o kara delikte kayboluyorum..
sonunda, silip gözünden gelen yaşları, "bugün virgülü düşündüm, senden bana kalan en güzel şey, bu tuhaf düşünme biçimleri olacak" diyor. belki en zarif ayrılık cümlesi..
önümüzdeki şişeler terliyor, sırf konuşmamak için kağıtlarını yolmaya başlıyorum bi süre, sonunda dayanamayıp soruyorum;
"ve?"
"ve si" diyor, "müthiş önemli, doğru yerde kullandığında her şeyi çözebilir.. hem nokta kadar riskli de değil"..
ah sevgilim, bu haziran göklü ağustos akşamında, bu eski biracıda, bu bitik semtte, rahatsız sandalyelerin üzerinde, saçlarımız karmakarışık, karnımız aç, parmak uçlarımız buruşmuş halde, bu cümlelerle mi terk ediyorsun beni?
"seni seviyorum" diyor son olarak, "çok seviyorum."
boş, bomboş gözlerle bakıyorum ona.. öyle garip bir duygu tarıyor ki içimi..
ben de onu(seni) seviyorum aslında ama ne bunu sürdürmeye ne de söylemeye gücüm var şimdi. geç de oldu üstelik, uykum da geldi.. hem gökyüzü haziran.. bira da bitti zaten.