24 Eylül 2008 Çarşamba

ben.. hep..

ellerim ceketimin cebinde, yürüyorum mühim şeyler düşünür gibi, mühimmiş gibi.. sırf bu yüzden tutamıyorum elini, sırf bu yüzden ayrı ayrı yürüyoruz, insanlar geçiyor aramızdan, sesler, arabalar, şehirler.. ve sırf bu yüzden düşüyorum hep ben ve hep yetişemiyorsun sen..
mühim değil..

20 Eylül 2008 Cumartesi

bkz. (sadece)

bir terslik var bu tarihlerde, unutulmuş, ihmal edilmiş birşeyler... kaçırılmış, kaybedilmiş... ama günü mü şaşırdım, yoksa bir ay öncesinden mi bahsediyoruz?! kestiremiyorum, biraz daha düşünmem gerek.
düşünüyorum, sanırım yılını kaçırmış olduğum gerçeğini farketmemek için bu oyunu oynayacağım, evet kendimi böyle kandıracağım. şu anda verdiğim karar bu...

dün, sabaha karşı

o küçük kızı avuçlarımın içine aldım, parmaklarımı siper ettim üşümesin diye.. yorulmuştu, bi süre uyuyup dinlenmesini bekledim.. sonra;
"git ona söyle, aklıma girmesin"
dedim.
gitti.

19 Eylül 2008 Cuma

öyle işte..

"anlaşılmamış birşey kalsın istemiyorum!" dedim..
eteğimde ne varsa döktüm ortaya, rafları indirdim, çekmeceleri boşalttım, çantalarımı hırsla silkeledim, kitapların arasında dahi tek not kalmadı.
sonra...
tabii ki yoruldum, gücüm kalmadı ve gece oldu, uykum da geldi biraz... öylece kaldı 'şeyler' ortalıkta, adım atacak yer yoktu...
herşey yanlış anlaşıldı...

17 Eylül 2008 Çarşamba

repeat one

*

"-mış" gibi yapmak dehşetli yoruyor.
acizliğim ve sefaletim ne mide bulandırıcı...
.
.
.
.
.
trois couleurs - bleu *

15 Eylül 2008 Pazartesi

fuzzy

bir "b" planım olsaydı keşke!

bütün-le(me)

hani sınavın sonunda kağıtlar toplanmaya başlanır ama daha yazılacak çok şey vardır...
geç kalmışlık...
verilen cevapların (dos)doğru olması faydasız, eksik bir kağıttır o, yarım...
gözgöze gelirsin, "ama.." dersin...
kıpkırmızı bir küfür sallarsın sonra, hedefi belli...
çaresizlik...

332

o gün şefkatle yaramı sararken, bir yıl sonra kanlar içinde kapıma geleceğin hiç aklıma gelmezdi. "üzüldüm.." dediğimde, samimiyetime inan lütfen..

11 Eylül 2008 Perşembe

misk

yeni kesilmiş çimen kokusu...
yazlık kokusu.
tuzlu ten ve güneş yağı karışımı gibi, kolluk ve mayo kokusu gibi...

"ibrahim efendi çok yoruldunuz, gölgeye gelin de şöyle dinlenin biraz, kavun kestim size, serin..." diye seslenirdi anneannem bahçıvan ibrahim efendiye, "annemin ruhuna değsin, çok severdi." derdi hemen sonra.
***
taze kesilmiş çimen kokusuyla uyandım sabah ve hatırladım; bu yıl gitmedik yazlığa. sonra tesadüf, kavun yedim öğlen, serin...
anneannemin ruhuna değsin...

7 Eylül 2008 Pazar

fantastic job lewis!


.
.
.
.
hahaha...
kapak!! >>

4 Eylül 2008 Perşembe

3 Eylül 2008 Çarşamba

i need a hero

frou frou_holding out for a hero >>

sözler mühim >>

1 Eylül 2008 Pazartesi

eylül!

çok dakiksin yine, hiç değişmemişsin.
yalnız kilo mu aldın biraz?
fakat bu saç rengi..
harika! çok yakışmış..
ah nasıl özlemişim, konuşacak ne çok şey var...
dur ama, dinlen önce, ne de olsa yolumuz uzun ve bilirsin ben kestirme nedir bimem...

sen... kimsin?

bir gece minik mavi defterime,

"seni bir begümün sevebileceği kadar sevdim, üzgünüm"

yazmışım...
yazım zor okunuyor...
bilmiyorum...