iskemlelerde oturuyorlardı, bir örnek, ahşap iskemlelerde... genç ve sabırsızdı hepsi, kendi aralarında konuşuyor, ara-sıra gülüşüyor ama çokça etrafı gözlüyorlardı. pırılpırıldılar, heyecanlı ve umutlu... yalnız, içlerinden bir tanesi farklıydı, durgun -daha sonraları onun için en sık kullanılan sıfatın bu oluğunu öğrendiğim için burda özellikle kullanıyorum-, sessiz ve tedirgindi. aynı pırıltı onun gözlerinde yoktu, daha çok kaygı vardı hatta ve bunu bildiğinden sürekli kaçırıyordu bakışlarını. omuzları düşük, dudakları gergin... hırsla önündeki bardağı çeviriyordu.
'sıramı bekliyorum' dedi çok sonra, benim söylediğim onca şeye karşılık. 'gerginsin' dedim, gözlerimin içine baktı, minik ama acı bir tebessüm belirdi dudaklarında. canım yandı, onunkini tahmin bile edemiyorum...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder