27 Ocak 2010 Çarşamba

bak!

al işte!
yirmiyedi oldu!
çok geç kaldım!
her yere,
her şeye,
her zaman ki gibi..

evet?

ben telefon numaralarını hep yanlış çeviriyorum, sen bana hep 'canım' diyorsun..
çayımı senin kitabının üzerine deviriyorum, umursamadan 'bak bu en sevdiğin restoran şarkısı' diyorsun..
durup dururken bi reklam filminde ağlamaya başlıyorum, sadece elimi tutuyorsun..
ocaktaki yemeği yakıyorum yine, sen gelirken hep sıcak ekmek getiriyorsun..
ben dördü dokuz gibi yazıyorum her zaman, 'olsun' diyorsun, 'mühim değil'..
herşeyi yanlış yapıyorum, sen düzeltiyorsun..
ben beni sevmiyorum, sen seviyorsun..

21 Ocak 2010 Perşembe

19 Ocak 2010 Salı

diymi?

benim konuşmak istemediğim konular var..
ve bunu bilip, benimle susan arkadaşlarım..
iyiyim yani..
daha ne olsun..

18 Ocak 2010 Pazartesi

çok hazır, az aciz*

dev adımlarla yürüyordu kız, yakaları havalanarak..
geç kalmış gibi, bedeni telaşla hareket ederken, yüzü dingin, yüzü sakin, temiz, aydınlık.. yüzü muzip, yüzü bedenine inat, bedeninden başka..
yüzü apayrı,
aklı uzak,
ruhu stabil,
kalbi yok..
yüzü muzip kızın, yine, yeni bir sırra vakıf olmuş gibi..

onikiocak

15 Ocak 2010 Cuma

yedi//altı-yedi

beni bilirsin..
isimleri bilmem ben, öğrenmem..
'şey'leri kolay unutur, 'o'nları daima aklımda tutarım..
beni bilirsin,
seni severim,
çok severim, her hücremle,
en tatlı rüyam, karanlık uykusuzluğumla,
sarhoşluğum, berduşluğum, bedbahtlığımla,
saplantılı biçimde ama kibirli, kurumlu, kaltakça,
bazen sadece dilimde, daha çok sus/pus, dolu dolu kalbimle,
bazen gün içinde yalnızca bir-iki saniye
ama korkarım sonsuza dek,
sonsuz kez yeniden
ve sonsuz severim seni..

ama "senden nefret ediyorum!"

beni bilirsin..

14 Ocak 2010 Perşembe

12 Ocak 2010 Salı

farketmeden

mesele yalnız olmakta galiba..
yalnızca sen ve ben olduğumuz, seninle benim yalnız olduğumuz o anlardan biri daha..

sen bize birer kahve yaparsın belki, ben öylece durur senin dönmeni beklerim, saçımla oynarım sanırım o arada..
sonra sen inadına bilmediğim bir albüm koyarsın, ben kalkıp değiştirir, bir fikret kızılok çalmaya başlarım, inadına..
susarız herhalde, en fazla 'kahven soğudu' dersin belki.. ben yalnızca bakarım sana sanırım, biraz da tebessüm ederim..
üşümeyiz yine, bahar nasılsa her zaman ki gibi, senin üzerinde sade, tek renkli bir gömlek, benim üzerimde kolsuz bir bluz..
sen bir aralık, gider kaybolursun. merak etmem ben, tasalanmam da, bacaklarımı toplar, dizlerimi göğsüme çekerim o arada..
gelip yanıma oturunca sen, kımıldanırım, saçlarımı kulağımın arkasına koyar, elimi yüzümde tutarım.. sen yüzümdeki elimi eline alıp yüzüne koyarsın..
susarız herhalde, en fazla 'hep bu anda kalmak ne güzel olurdu' dersin belki.. ben yalnızca bakarım sana sanırım, biraz da tebessüm ederim..

11 Ocak 2010 Pazartesi

no:1

içimde birikenler yüzünden, bastırdığım öfkemden, tuttuğum gözyaşımdan, kontrol etmeye çalıştığım açlığımdan, dizginleyemediğim özlemimden, belki daha çok nefretimden, benden, bizden..
hafızamdan silemediklerimden, bir türlü hatırlayamadıklarımdan, tanıdıklarımdan, unuttuklarımdan, izlediklerim, okuduklarım, gördüklerimden..
bilemediklerim, duyamadıklarım, göremediklerim, söyleyemediklerimden..
beni, sabrımı, başımı aşan işlerimden, boş vakitlerimden, uyku nöbetlerimden..
düşündüklerimden,
düşünmekten,
hep ve daha çok düşünmek işinden..

benden,
benden,
bir başkası olmaksızın hep benden..

nefes alacak yer kalmadı..
içimde, içinde saklanıp 'oh' dediğim o yer kalmadı..

1 Ocak 2010 Cuma

01

simon: melvin, do you know where you're lucky? you know who you want..

as good as it gets('97)