ayaklarımız çıplak, yemyeşil bi çimene basıyoruz…
beyazlar giymişiz, keten bi tunik var onun üstünde…
elmacık kemikleri çıkık, pembeleşmiş yanakları güneşten…
yüzümü ne yana çevirsem sevdiğim bi insanı görüyorum, tatlı bi müzik çalıyor ve minik minik dans ediyoruz -ben minik dans etmeyi çok severim- hava kararana kadar salınıyoruz, bitkin düşene kadar…
saçlarımın arasına papatyalardan bi taç iliştirmişim ve rüzgar bi kısmını alıp götürmüş…
anlamsızca gülüyoruz ve seviyoruz birbirimizi hiç şüphe duymadan…
şerefimize kadeh kaldırılmış ve hevesle alınmış ilk yudumlar…
sonra alkışlar ve kahkahalar arasında öpüyor o beni…
minik elimi çenesine koyuyorum…
seviyorum onu…
bu öznesi kayıp bi hayal evet ve ihmal ettikçe uçuyor zihnimden, oysa şimdiki zamanda iyi-kötü “var” olabilmek için, bir gelecek zamanı umut etmem gerek…
28 Mayıs 2007 Pazartesi
dellenirim...
burdan,
sayın turkcell'e,
onun bi küçüğü gençturkcell'e,
numaramı nerden bulduğunu bir türlü anlayamadığım sayın beşiktaş belediye başkanına,
kartımı iptal ettirmeme rağmen beni asla habersiz bırakmayan citibanka,
ve son olarak,
derya bilmemne ile ilgili tüm abonelik bilgilerini bana yollayan digiturke sesleniyorum;
mesaj atmayın!!
yalnız insana sms atılmaz, yüreği ağızına getirilmez, duygularıyla oynanmaz, benim tepemin tası attırılmaz!
yapılmaz!
insanlığa sığmaz!
ayıp...
sayın turkcell'e,
onun bi küçüğü gençturkcell'e,
numaramı nerden bulduğunu bir türlü anlayamadığım sayın beşiktaş belediye başkanına,
kartımı iptal ettirmeme rağmen beni asla habersiz bırakmayan citibanka,
ve son olarak,
derya bilmemne ile ilgili tüm abonelik bilgilerini bana yollayan digiturke sesleniyorum;
mesaj atmayın!!
yalnız insana sms atılmaz, yüreği ağızına getirilmez, duygularıyla oynanmaz, benim tepemin tası attırılmaz!
yapılmaz!
insanlığa sığmaz!
ayıp...
16 Mayıs 2007 Çarşamba
-maz mı?
bi hamak…
nazlı nazlı salınsın…
rüzgar da esebilir…
ama minik, üşütmesin…
“çıt” çıkmasın, yaprak sesi olabilir…
su sesi de…
hatta suda bi yansıma…
yanaklarım pembe pembe olsun şaraptan…
göz kapaklarım düşsün, tatlı bi sarhoşluk…
sonra ılık bi esinti çiçek kokuları getirsin,
nergisle şebboy…
hatta üstüme, ellerime, saçlarıma sinsin…
sonra ayak sesleri, bi ahşap gıcırdasın…
uykum olsun…
ama hayat öyle güzel olsun ki, uyumak istemiyim…
bir hamak, çok bişey değil…
nazlı nazlı salınsın…
rüzgar da esebilir…
ama minik, üşütmesin…
“çıt” çıkmasın, yaprak sesi olabilir…
su sesi de…
hatta suda bi yansıma…
yanaklarım pembe pembe olsun şaraptan…
göz kapaklarım düşsün, tatlı bi sarhoşluk…
sonra ılık bi esinti çiçek kokuları getirsin,
nergisle şebboy…
hatta üstüme, ellerime, saçlarıma sinsin…
sonra ayak sesleri, bi ahşap gıcırdasın…
uykum olsun…
ama hayat öyle güzel olsun ki, uyumak istemiyim…
bir hamak, çok bişey değil…
15 Mayıs 2007 Salı
bana bakma...
gidilen, gezilen onca yer...
görülen, konuşulan o kadar insan...
sinemalar, müzikler, danslar...
atılan büyük büyük kahkahalar...
mutlu olma sanrıları...
vs. vs. vs.
hepsi irili ufaklı sabun köpükleri,
göz kamaştırıcı, eğlenceli,
ama,
uçucu, geçici...
...
puffh...
...
gitti...
...
keyfim yok yine...
"hayırdır" diyesim geliyor,
diyesimi gönderiyorum,
hayır olmadığını biliyorum...
susuyorum...
görülen, konuşulan o kadar insan...
sinemalar, müzikler, danslar...
atılan büyük büyük kahkahalar...
mutlu olma sanrıları...
vs. vs. vs.
hepsi irili ufaklı sabun köpükleri,
göz kamaştırıcı, eğlenceli,
ama,
uçucu, geçici...
...
puffh...
...
gitti...
...
keyfim yok yine...
"hayırdır" diyesim geliyor,
diyesimi gönderiyorum,
hayır olmadığını biliyorum...
susuyorum...
4 Mayıs 2007 Cuma
revolver
yıllardır dinlemiyodum kumdan kaleleri...
kasetini eco almıştı bana...
eco eski bir dost...
yine yıllardır görmem eco'yu...
ama hep aynı dozda severim, şimdi görsem boynuna atlarım...
eco küçük bi adamdır, saçları nazım hikmete benzer, kahveyi de şarabı da benim gibi sever...
bir iki kere rastladım, telefon numarası değişmiş, aldım, o da benimkini...
aramadık ama birbirimizi...
eco benim bu dünyada gücümün yettiği tek adamdır, elleri benimkiler kadardır...
eco eski bir dost...
şimdi kimbilir nerde, neler yapmaktadır...
kasetini eco almıştı bana...
eco eski bir dost...
yine yıllardır görmem eco'yu...
ama hep aynı dozda severim, şimdi görsem boynuna atlarım...
eco küçük bi adamdır, saçları nazım hikmete benzer, kahveyi de şarabı da benim gibi sever...
bir iki kere rastladım, telefon numarası değişmiş, aldım, o da benimkini...
aramadık ama birbirimizi...
eco benim bu dünyada gücümün yettiği tek adamdır, elleri benimkiler kadardır...
eco eski bir dost...
şimdi kimbilir nerde, neler yapmaktadır...
3 Mayıs 2007 Perşembe
küserim...
anlamlı pek bişey yazmadım ne zamandır...
küçük defterimde de ciddi bir kızıl eksikliği var zaten...
dedim ya kelimelerle aram pek iyi değil bu aralar, köşe kapmaca oynuyoruz...
iki gün önce bişey farkettim, birileriyle konuşurken, sırf konu benim nasıl olduğuma gelmesin diye lafı dolandırıp duruyorum, anlamsız bi dolu şey söylüyorum...
nasıl olduğum hakkında konuşmak istemiyorum...
kötüyüm demek pek iyi değildir çünkü...
...
sonra bide, kapalı mekanlar iyi değildir... hava gibi düşünceler de kapalı, kısılı kalır...
açık hava süperdir... herşey balon gibi yükselip, yok olur...
...
bahar iyidir...
hatta aşık bile olunabilir...
ama aşık olmak kötüdür, tehlikelidir...
...
acıkmak iyidir... sağlık belirtisidir...
hiç acıkmamak, mütemadi mide bulantısı kötüdür... depresyon belirtisidir...
...
gülmek iyidir... güldükçe gülesi gelir insanın...
gülememek kötüdür...
yalandan gülmek çok ayıptır...
...
aileler iyidir... arada bir düşünmek,aramak gerekir...
bir gün olmayacaklarını farketmek kötüdür... bu fikri savuşturmak gerekir...
...
dedeler süpperdir... zaman zaman hatırlamak iyidir...
gazetelerini okurken uyuyakalır dedeler...
dedeler süperdir...
...
müzik iyidir... ama bazen ağlatır...
ağlamak sanıldığının aksine kötüdür... ağlamak ağlamak getirir...
...
çalışmak iyidir... insan çalışmazsa düşünür...
düşünmek kötüdür... delirtir...
...
birini sevmek iyidir... insan içinin gitgide temizlendiğini hisseder...
ama unutmayı bilmek gerekir...
unutamamak kötüdür...
...
konuşmak iyidir...
susmak alışkanlık yapabilir...
susmak kötüdür...
küçük defterimde de ciddi bir kızıl eksikliği var zaten...
dedim ya kelimelerle aram pek iyi değil bu aralar, köşe kapmaca oynuyoruz...
iki gün önce bişey farkettim, birileriyle konuşurken, sırf konu benim nasıl olduğuma gelmesin diye lafı dolandırıp duruyorum, anlamsız bi dolu şey söylüyorum...
nasıl olduğum hakkında konuşmak istemiyorum...
kötüyüm demek pek iyi değildir çünkü...
...
sonra bide, kapalı mekanlar iyi değildir... hava gibi düşünceler de kapalı, kısılı kalır...
açık hava süperdir... herşey balon gibi yükselip, yok olur...
...
bahar iyidir...
hatta aşık bile olunabilir...
ama aşık olmak kötüdür, tehlikelidir...
...
acıkmak iyidir... sağlık belirtisidir...
hiç acıkmamak, mütemadi mide bulantısı kötüdür... depresyon belirtisidir...
...
gülmek iyidir... güldükçe gülesi gelir insanın...
gülememek kötüdür...
yalandan gülmek çok ayıptır...
...
aileler iyidir... arada bir düşünmek,aramak gerekir...
bir gün olmayacaklarını farketmek kötüdür... bu fikri savuşturmak gerekir...
...
dedeler süpperdir... zaman zaman hatırlamak iyidir...
gazetelerini okurken uyuyakalır dedeler...
dedeler süperdir...
...
müzik iyidir... ama bazen ağlatır...
ağlamak sanıldığının aksine kötüdür... ağlamak ağlamak getirir...
...
çalışmak iyidir... insan çalışmazsa düşünür...
düşünmek kötüdür... delirtir...
...
birini sevmek iyidir... insan içinin gitgide temizlendiğini hisseder...
ama unutmayı bilmek gerekir...
unutamamak kötüdür...
...
konuşmak iyidir...
susmak alışkanlık yapabilir...
susmak kötüdür...
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)