ayaklarımız çıplak, yemyeşil bi çimene basıyoruz…
beyazlar giymişiz, keten bi tunik var onun üstünde…
elmacık kemikleri çıkık, pembeleşmiş yanakları güneşten…
yüzümü ne yana çevirsem sevdiğim bi insanı görüyorum, tatlı bi müzik çalıyor ve minik minik dans ediyoruz -ben minik dans etmeyi çok severim- hava kararana kadar salınıyoruz, bitkin düşene kadar…
saçlarımın arasına papatyalardan bi taç iliştirmişim ve rüzgar bi kısmını alıp götürmüş…
anlamsızca gülüyoruz ve seviyoruz birbirimizi hiç şüphe duymadan…
şerefimize kadeh kaldırılmış ve hevesle alınmış ilk yudumlar…
sonra alkışlar ve kahkahalar arasında öpüyor o beni…
minik elimi çenesine koyuyorum…
seviyorum onu…
bu öznesi kayıp bi hayal evet ve ihmal ettikçe uçuyor zihnimden, oysa şimdiki zamanda iyi-kötü “var” olabilmek için, bir gelecek zamanı umut etmem gerek…
3 yorum:
yaşlanıyoruz galiba...
ve umudum(uz) giderek kayboluyor... :(
soyle bi etrafa bakmak lazim, nekadar sansliyiz... gercekten sandigimiz kadar yaslaniyormuyuz acaba, gercekten umudumuzdami kayboluyor? kimbilir belkide ilerde "umudumuz kayboluyor" diyerek gecirdigimiz su gunlere hayiflanacagiz..
Yorum Gönder