24 Temmuz 2009 Cuma

laf ü güzaf

..serin bir bahar akşam üzeriydi, ortalama bir sahil semtinde sıradan bir bankta oturuyorlardı, el ele..

bir anlatıcı olarak böyle başlamayı çok isterdim, soracak olsak onlar da bunu tercih ederlerdi muhakkak. ancak işin aslı şu; oldukça sıcak ve nemli bir yaz öğleden sonrasıydı ve havasız bir odada, küf kokan iki ayrı koltukta oturuyorlardı.
kız nefes almakta güçlük çekiyordu, sıcaktan değil, az önce söylediklerinin ağırlığından..
geçirdikleri son bir haftanın hızı, zihnini bulandırıyordu, başı dönüyor, yer ayaklarının altında kayıyor, ağırlığını hissetmiyordu. midesine gelince tarifsiz bir bulantı/ağrı/sancı/yanma/patlama halindeydi, günlerdir yemek yiyemiyordu. buna karşılık saçları ışıl ışıl, cildi pürüzsüz, kahkahası daha büyük, bakışları daha dinamikti.
evet, kız aşıktı ve az önce bunu adama itiraf etmişti (gerek varmış gibi).
"ben" demişti, "sana aşık oldum, seviyorum seni!" panikle ve acemice.
"biliyorum" demişti adam buna karşılık olarak.
bir dolu şey bilirdi adam zaten. kibiri, küstahlığı, bir kadını tavlamayı, bir kadını yıkmayı, ilgisiz olmayı, ilgiliymiş gibi davranmayı, bir enstrüman çalmayı, güzel makarna sosları yapmayı, -kimse inanmasa da- golf oynamayı ve en iyisinden ayak masajını.. bilmediği tek şey vardı adamın; 'sevmek'! kendini bile sevemiyordu bu uzun boylu, bakımlı, zengin, her şeyi bilen zavallı adam.
kızınsa bildiği tek şeydi sevmek.. elinden gelen tek şey..
"biliyorum" dedi adam yeniden ve kalktı, "seni evine bırakayım".

..aradan yıllar geçti, yine bir bahar akşamı mütevazı bir çay bahçesinde karşılaştılar, "ben" dedi adam, öptü kızı. "bekledim" dedi kız..

bir anlatıcı olarak böyle bir finalle bitirmeyi çok isterdim, soracak olsak onlar bunu tercih eder miydi, bu kez şüpheliyim. ancak işin aslı şu; yıllar sonra, kız (o şehri değilse bile) bir şehri terk ederken çaldı kapısını her şeyi bilen adam, geçen sürede hiçbir şey olmamış gibi davranmayı da pekala bilmişti.
"sen" dedi adam, "beni sevmeseydin, seni sevebilirdim".
"biliyorum" dedi kız. bir dolu şey öğrenmişti; ayağa kalkmayı, tekrar düşmeyi, kalp kırmayı, terk etmeyi, sahte sahte gülmeyi, yalan söylemeyi, zeytinyağlı biber dolması yapmayı, kumanda tamir etmeyi, -kimse inanmasa da- ıslık çalmayı. ve tabi ki birşeyi unutmuştu kız; sevmeyi..

Hiç yorum yok: