1 Eylül 2010 Çarşamba

çok alakasız..

yaklaşık dörtsene önce bir gece heyecanlanıp açmıştım bu blogu. karışık, gergin ve tabi ki mutsuz bir dönemdi. mutsuzluğu(mu)n sebep ya da sebeplerini birini karşıma alıp, gözünün içine bakarak anlatma cesaretim olmadığından ve fakat "nasılsın?" sorusuna verilecek uydurma cevaplarım tükendiğinden, "-miş gibilik"teki beceriksizliğimden ama artık -yaşamımda ilk kez- anlayış gösterilmesini beklediğimden, işgüzarca buraya yazdım 'şey'leri. biliyordum ki üç-beş arkadaşım okuyacak ve onlar da bana sormadan sessizce hallerimi bileceklerdi, öyle de oldu. güzel.
sonra aradan zaman geçti, iyi oldum, bazen daha da kötü.. saçmasapan bi dolu şey yazdım, ki kayda değer bir bölümü hayal ürünüdür.. bu sırada okuyanlar belki üçü-beşi geçip en fazla on olmuştur.
tabii bazen saçma sapan geri dönüşleri oluyor bu sayfaların, birileri satırlarda ismini arıyor, bazıları her kelimede beni.. ben okuduklarımda hiçbir zaman yazanı, gerçekte yaşadıklarını aramadığımdan, onu tanımak gibi bir derdim olmadığından belki, buna hala şaşırıyorum.. kaldı ki buraya yazdıklarımın alt metin aranacak, irdelenecek kadar kıymetli olduklarından kuvvetle şüpheliyim.. gayem -bencilliğimi aşabildiğim zamanlarda tabii- okuyan her kim ise, ona kendine dair bir şeyler hatırlatmak galiba, bunun olduğunu zaman zaman okuyor ya da duyuyorum.
bu harika..
naif bir şeydi bu..
kim daha çok acı çekiyor, kim sabahın dördünde uyanık ve daha yalnız yarışından başka, 'okudum-ettim-biliyorum'suz, devrik, beceriksiz ve öz güvensiz, ismi gibi kendi kendime bir şey..
zaman zaman tersimden kalktıkça, bir şeyler tersime çarptıkça, kurunun yanında yandıkça, kurumlanıp küsüyorum.. hırsımı bu adresten almaya çalışıyorum..
işte bu da, o anlarda omuz silkebilmek için -yine- kendime not olsun..

Hiç yorum yok: