28 Ağustos 2010 Cumartesi

eksik bir şey

bazen sanıyorum ki, ömrümü omzumda ince bir hırkayla bir iskemlenin üzerinde oturup, gözlerim çakmak çakmak, iyi ya da kötüden bahsederek, telaşsız, minik lokmalar ve yudumlarla karnımı/ruhumu doyurarak, fonda incesaz ya da ezginin günlüğü ya da sırayla her ikisiyle..
sanıyorum ki yaşamın içine karışıp, tokatlarını yedikten ve taşlarında dizlerimi, avuç içlerimi yaraladıktan hemen sonra,
yani bir süre sonra,
bir kısım ömrümü böyle geçirebilirim..
sanıyorum.

2 yorum:

lula dedi ki...

kieslowski'nin renk üçlemesinin mavi'sinde, juliette binoche bir sahnede ellerini kanırtarak yürür ya sokakta.. yakın plan ellerini duvara sürtüşünü izleriz. ben orada işte biraz ağlamıştım. gençlik tabii..

begüm dedi ki...

ben de hep çayı yavaş yavaş şekere emdirirken hatırlıyorum bu filmi.. bir de çarşafsız yataklar gördüğümde..