18 Ağustos 2010 Çarşamba

bi

ablası abisi olanlar kendi dönemlerinin bi tık (bi tık ama çok değil) önünden giderler.. bende de aynısı oldu, ablam izliyo diye geceleri oturur, gözümden uyku aka aka parlement sinema şeysini izlerdim, miniciktim rolling stones un başarı öyküsü kitapçıklarını okurdum, bu yüzden doğru dürüst klasik okuyamadan yeraltı edebiyatının içinde buluverdim kendimi falan.. işte yine doksanların ikinci yarısı, ben sefili orta okula yeni başladım herhalde, jim morrison la yeni tanışmışım, hastasıyım, büyüyünce kesin onun gibi bi adama aşık olucam ve harika bi hayatımız olacak, çok pis meg ryan triplerindeyim.. alternatifi genç osman.. aklımca yaşıyor olmasından dolayı şansım var. ve tabii bu adamların muadillerini seçmek için elimde sadece mavi gömlek, lacivert ceket giymiş, sakalı çıkmamış teenagerlar var, bakıyorum bakıyorum, onlardan adam olmuyor.. (olmadı da) ömrüm okula gidip milleti gömmekle geçiyor zaten, çünkü hepsi hala mustafa sandal, tarkan dinliyorlar.. ben şahaneyim tabii ki. benim gibi bikaç tane daha var, çete gibiyiz ve alabildiğine cooluz.. garnizonun içinde sefil bi sinema salonu vardı, vizyondan kalktıktan aylar sonra gelirdi filmler. forrest gump, leon, derken after hours u izlemiş alametifarikasını çözememiş fakat bi farklılık sezmiş, bayılmıştım ve aklıma kazınan natural born killers..
işte tam o yıllar..

.. hiçbir şey olmadı. bi devamı yok, bir yerlere bağlamak için yazmadım bunları. sabah yolda 'ben kimleyim'i dinlerken geldi hepsi aklıma. e seviyorum hatırlamayı ve anlatmayı.. iyi geliyor çünkü, uyuyamıyorsam uyuyor, ağlıyorsam susuyorum evimizi, o yılları hatırladıkça..
bi de ablamı çok özlüyorum bazen, ona da iyi geliyor..

3 yorum:

lula dedi ki...

tam olarak bu sabah moz'un sunny'sini dinlerken aynı şeyi düşündüm. ablamla onun videosunu tekrar tekrar izlediğimiz günü hatırladım. ebru henüz almıştı moz dvdsini. ve işte sunny'yi belki 20 belki 30 kez dinledik. bağıra çağıra eşlik ederek. ağlamamak için zor tuttum kendimi. çok özlüyorum onu begüm.

begüm dedi ki...

bigün ablam, kucağında yeğenim ve ben sessizce oturuyorduk.. "begüm, çok garip bişey bu, ondan gözümü alamıyorum, bilmediğim bi şekilde seviyorum onu, hatta korkuyorum. ama buna rağmen seni sevmek bundan da başka, senden bahsederken kendimi kaybediyorum bazen, bizim kanımız, canımız, hayatımız aynı.." dedi.
o an biz tutamadık kendimizi ve ağladık..

dün leyla bu entry için "acıklı olmuş, olumsuz acıklı değil ama acıklı olmuş" demişti, şimdi anladım..
özür dilerim lula..

lula dedi ki...

yıllığıma şey yazmıştı ebru, kaloriferiminin müdavimi, uzun sahil yürüyüşlerinin vazgeçilmezi.. oysa yazdığı tüm o güzellemeler onundu. güzel olan oydu hep.