30 Temmuz 2007 Pazartesi

monkey & bear *

but for now, just dance, darling,
c'mon, will you dance, my darling?
darling, there's a place for us,
can we go, before I turn to dust?

* joanna newsom / ys

25 Temmuz 2007 Çarşamba

ege

hayatta bağzı şeyler, bol zaytin yağıyla doldurulmuş bir kasenin içindeki zeytin gibi... asla çatal batmıyor, kayıyor sürekli... ve demek ki parmaklarımızı kaseye daldırıp, vıcık vıcık yağa bulaşmaya da değmiyorlar aslında...
çok saçma...

17 Temmuz 2007 Salı

sözlü

öylece duruyordum…
sırtımı duvara güvenle dayamış, düşüncelerim arasından birini seçemeden, sessizce, öylece duruyordum…
başım biraz sıkıştı mı, konuşulanlar canımı sıktı mı kapatırım kendimi tuvalete, işte tam da böyle bi an… söylenenleri düşünüyorum, anlam vermeye çalışıyorum kimisine… birden tırnağı kırılan ve ojesi kazınan işaret parmağıma takılıyor gözüm, bu kırmızılı eller onu getiriyor aklıma… aynadaki aksime bakıyorum, ayna eski ve sırı kazınmış, lekelerin arasından iyiden iyiye bedbaht görünüyor yüzüm, kötü bi fotoğraf gibi…
garip bir ses…
tuvalet penceresinden bir kuş giriyor içeri, cinsi ne? bilmem… hiç anlamam ki kuşlardan, yaprağına bakıp ağacın ne ağacı olduğunu da söyleyemem mesela, coğrafyam da kötüdür zaten ve ben “kötü”yümdür aslında…
neyse…
kuş, -diyelim ki güvercin- elime konuyor, irkilmiyor, şaşırmıyorum bile…
birkaç kelime bişeyler söylüyor hızla, tam anlamıyorum, “zaman”, “yeşil” ve “rüzgar” kelimeleri seçilebiliyor aradan… hiçbir anlamı yok ki bunların, anlamlı bir cümle bile oluşturamazlar…
minik gagasıyla işaret parmağımdaki kırmızılığı biraz da o kemiriyor, sırı kazınmış, eski aynadaki aksime bakıyorum… tam bu sırada “bir daha çıkma karşıma” diyip birden klozete dalıyor güvercin(!), kayboluyor…
öylece duruyorum…
sonra,
aynadaki aksime bakıyorum, “bir daha çıkma karşıma” diyorum ve hızla çıkıyorum, gürültüyle kapanıyor kapı ardımdan…


aracafe / haziransonu'07

mevsim etiği

ben baharı severim, her ikisini de... onlar da beni severler eksik olmasınlar... ama bu kaltak yazla anlaşamıyoruz... yine okudu canıma... çok sıkıldım... ne yastığımdan başımı kaldırmak, ne çalan telefonu açmak, ne de çalmayan telefonuma hayıflanmak istiyorum artık, onu düşünmek, kendime kızmak, bir başkasını özlemek ve daha başkasından kaçmak da istemiyorum... bi yerlere gitmek, bişeyler konuşmak, başka bişeyler dinlemek ve hatta daha fazla yazmak da istemiyorum...
yer yarılsa, ben o yarıktan içeri girsem ve o yer üzerime kapansa...
sıkıldımmmm!!

10 Temmuz 2007 Salı

i wish...

pervane ışığa aşıktı,
sonra ışık ölümü oldu...*


ada '07

6 Temmuz 2007 Cuma

insan türü

seni düşününce, kaval kemiğimi masanın destek yerine vurduğumdaki gibi acıyor canım, içime işliyor... delice küfrediyorum, bağırıp-çağırıyorum... sızı hafifliyor, zamanla geçiyor... ama şiddetine göre darbenin, bazen iz kalıyor... iyi bu, yara-bere içindeki bacaklarıma baktıkça seni hatırlıyorum ve "aynı hatayı tekrarlamayacağım" diyorum kendi kendime...