17 Temmuz 2007 Salı

sözlü

öylece duruyordum…
sırtımı duvara güvenle dayamış, düşüncelerim arasından birini seçemeden, sessizce, öylece duruyordum…
başım biraz sıkıştı mı, konuşulanlar canımı sıktı mı kapatırım kendimi tuvalete, işte tam da böyle bi an… söylenenleri düşünüyorum, anlam vermeye çalışıyorum kimisine… birden tırnağı kırılan ve ojesi kazınan işaret parmağıma takılıyor gözüm, bu kırmızılı eller onu getiriyor aklıma… aynadaki aksime bakıyorum, ayna eski ve sırı kazınmış, lekelerin arasından iyiden iyiye bedbaht görünüyor yüzüm, kötü bi fotoğraf gibi…
garip bir ses…
tuvalet penceresinden bir kuş giriyor içeri, cinsi ne? bilmem… hiç anlamam ki kuşlardan, yaprağına bakıp ağacın ne ağacı olduğunu da söyleyemem mesela, coğrafyam da kötüdür zaten ve ben “kötü”yümdür aslında…
neyse…
kuş, -diyelim ki güvercin- elime konuyor, irkilmiyor, şaşırmıyorum bile…
birkaç kelime bişeyler söylüyor hızla, tam anlamıyorum, “zaman”, “yeşil” ve “rüzgar” kelimeleri seçilebiliyor aradan… hiçbir anlamı yok ki bunların, anlamlı bir cümle bile oluşturamazlar…
minik gagasıyla işaret parmağımdaki kırmızılığı biraz da o kemiriyor, sırı kazınmış, eski aynadaki aksime bakıyorum… tam bu sırada “bir daha çıkma karşıma” diyip birden klozete dalıyor güvercin(!), kayboluyor…
öylece duruyorum…
sonra,
aynadaki aksime bakıyorum, “bir daha çıkma karşıma” diyorum ve hızla çıkıyorum, gürültüyle kapanıyor kapı ardımdan…


aracafe / haziransonu'07

1 yorum:

Melih Cılga dedi ki...

Sana ne söylemeye çalıştığını merak bile etmediğin o kuşun “bir daha çıkma karşıma” demesinden onun seni deliler gibi merak ettiğini ve yeniden karşılaşmanızın da kaçınılmaz bir buluşma olacağını anlıyorum ben...

Çünkü aynalardaki lekelerin gündüz gözüyle bize bilinçaltımızı gösteren biricik pencereler olduğuna inanıyorum... :)

Ne de olsa, kuş fanidir, uçmayı anımsamak lazım...