29 Ocak 2008 Salı

öyle...

o, köşeleri kendine batık bi “dört”tü, en yakın arkadaşları “üç” ve “dokuz”… “sekiz”le uzun zamandır görüşmüyorlardı, “iki”yi de alıp ortadan kaybolmuştu.
dört bi gün “altı”yla tanıştı. altı, olgundu, yere sağlam basardı, ne “beş”i geçtim diye gerinir, ne de “on” olamadım diye yerinirdi. uzun zaman mutlu oldular, olmamaları için bi sebep yoktu ki, üstelik ortak bi bölenleri bile vardı. ama bi gün ayrıldı yolları, o gün altı son kez bölündü ikiye, üçünü alıp gitti, dördün o ikiyi hala, sarı bi zarfta sakladığı rivayet edilir.
dört, dokuzun omzunda gecelerce ağladı, göz yaşları köşelerini eritmeye başlamıştı ki “yedi” çıktı karşısına. yedi, kendine güvenli, kararlı ve müdanasızdı, ne de olsa asaldı! aşık oldular birbirlerine, gerçekten… ama cesaret edemediler hiçbir zaman, hep kendilerine batırmaya alıştıkları köşeleri, kavuşmalarına engeldi…
vakurdu dört, sabırla bekledi kaderini, ama geçen zaman dilinden düşürmediği keskinliğini alıp götürdü,meşhur köşeleri yok oldu, o, pürüzsüz bir “sıfır”dı artık…
dördü gitti, kaldı sıfır…


otuzkasımikibinaltı


iki gün önce bir arkadaşım sayesinde hatırladığım için,
kendim sevdiğim için,
yeri geldiği için,
yaşam yine tekerrür ettiği için,
ama en çok ,canım istediği için,
yeniden...

Hiç yorum yok: