28 Temmuz 2010 Çarşamba

kendi kendime bir mektup daha

sahip olduğum en kıymetli şeylerden biri o benim.. bir-ikisini hırsız çalmıştı.. iş ki hırsızlar ahşap oyuncaklara prim vermiyor..
taşınırken onu nasıl sarıp sarmaladım görmen gerekirdi.. şişeleri bile öyle sakınmadım..
yazdığın not aynı yerde, içinde saklı.
ve ben onu barış bıçakçı'lara siper ediyorum şimdi.
çünkü, senin onu bana verdiğinde, benim olduğumdan daha kırılganlar..
ben?!
ben bir kurşun askerin korumasına sığınacak kadar naif değilim artık. ne insanlara canımı acıtacak zamanı tanıyorum, ne de kendi kendime masallar yazıyorum..
yani onun kadar atıyor kalbim ve en az onun kadar sabit mimiklerim..

26 Temmuz 2010 Pazartesi

koşullu?

ezber ne acayip..
benim hafızam korkunçtur.. bilen biliyor zaten, isimleri ve bir dolu şeyi aklımda tutamıyorum (tutmuyorum). ama ilkokul müsameresinde okuduğum şiiri hatırlıyorum..

yaşla, kodla ilgili tabii..

gönlün ne yanda olduğuyla ilgili, şimdiden kaçmanın kolay yolu sanırım bazen..

zamanı dondurmak, geri almak gibi biraz da..

aradan yıllar geçse de onun dokunuşunu onlarcası arasından ayırt edip, o güne gitmek, o gün konuştuğun gibi konuşmaya, hissetmeye başlamak.. sanal biraz, sonra dann diye çakılmak var.. fakat bitene kadar müthiş, korunaklı, güvenli..

ya da eski bir dostla aranda neler geçmiş olursa olsun, habersiz zamanlar araya girmiş olsa da, bir masanın iki tarafında sadece bakışarak yalnızca o iki kişinin anlayacağı/anımsayacağı bir şeye dakikalarca gülebilmek..

annenin evine gittiğinde ışığı ya da musluğu açarken bocalamamak gibi..

24 Temmuz 2010 Cumartesi

değirmen

'98 di sanırım, hadi '99 olsun..
kış aylarından biri..
ilk kez afili bir çilingir sofrasındayım, kedi gibi yudumladıklarımı saymazsak ilk rakı içişim.
manzara öyle güzel ki.. deniz ayaklarımızın altında, gerçi o yıllarda her şey ayaklarımızın altında.
mutlu fakat ölçülüyüz, herkes tanıdık ve sıcak.. ikramlar..
artık o sahilin, o meyhanenin insanıyız biz de.. kurumluyuz.. emanet bir dolu fikrimiz ve tartışacak çokça konumuz var..
zamanın yavaşladığını ilk kez hissediyorum..
derken herkes susuyor, yüzlerinde farklı bir iz, karmakarışık bir ifadeyle.. sonra müziğin sesi yükseliyor ve ben ilk kez orada dinliyorum selanik türküsünü..
gecenin sonuna doğru, "cennet de cehennem de bu dünyada" diyor nejat, "ve biz bu akşam cennetteyiz.". yıllar sonra başka bir sofrada tekrarlayacağımı bilmeden düşünmeye koyuluyorum bu sözü..
ve birden düşünceler uçuşuyor, kelimeler azalıyor..
gözlerim kapanıyor..

o meyhane yok artık..
bu gecenin yazında denize gömüldü..

her şey değişti.. hepimiz..
o gün dinlediğim müzik adamlarının bir kısmı öldü, okuduğum kitaplar kayboldu, hayallerimin bazıları gerçek, büyük bir bölümü yalan oldu..
büyümek işi biteli çok oldu..
ve yazık ki başarısızlıkla sonuçlandı..

21 Temmuz 2010 Çarşamba

reçete

mide krampları..
binlerce nedeni var.. onlarca duygu hali..
tek seferde birkaçı hatta..
beklenti başlıcası.
hızla çoğalan ve tüm bedeni saran bir virüs..
üstelik bulaşıcı.

öldürücü sessizlikler var, sıkıcı durağanlıklar ve kahredici bekleyişler..
fakat, 'olay' tekinsiz daima, her adım yüzlerce soruya gebe, verilen her yanlış cevap milyonlarca ölmüş beyin hücresi..

oysa bir deniz kenarında, bacakları incecik kumlara saplanan hasır taburelere oturup demlenebilir insan, ya da bir sağanakta, tutkulu ve inatçı bir kalabalıkla, harika bir bas solo dinleyebilir.. o da olmazsa bir çay bahçesinde karbonatlı çaylar içip, hiç eksilmeyen bir kitap okuyabilir..

durabilir insan.
mide krampları olmadan,
beklemeden, meraksız, şüphesiz, sessiz
ve zevkle durabilir.

19 Temmuz 2010 Pazartesi

beyaz

düğünlerden nefret ediyorum!
hepsinden..
henüz olmamışlardan, hatta tasarlanmamışlardan, yüzyılın bütün düğünlerinden nefret ediyorum!
hiç kimsenin istekli/mutlu/tatmin olmadığı gelmiş geçmiş en büyük sosyal işkence!
davetli olduklarımın tümünde son ana kadar, bir gıda zehirlenmesi, panik atak, uyku nöbeti, bişey geçirmeyi umuyorum..
olmuyor..
şimdilik.

ya da kolumu kırabilirim,
ne olursa..

17 Temmuz 2010 Cumartesi

öfke

".. bize..engel olamazsın. dünyanın zavallı sakinlerine acıyarak bakmaktan alıkoyamazsınız bizi, bizim tılsımımızla kutsanmadı onlar, bizim yaşadıklarımızla sınanmadılar, hiç yara almadılar ve bu yüzden de zayıf ve kaypaklar."

dave eggers (mdhbe)

12 Temmuz 2010 Pazartesi

itiraf ediyorum!

yazdan şimdiden sıkıldım..

8 Temmuz 2010 Perşembe

yani

sağ elmacık kemiğimin üzerinde, azıcık gözüme doğru, bir minik ben olsaydı..
iyi olurdu..

bi de sesim güzel olsaydı..
bi de..
bi de..

7 Temmuz 2010 Çarşamba

RH - DK

"iç mi, dış mı?" saçmalığına alıştık..
derken, dün gece "iç mi, normal mi?" diye sordu bana!
yorgundum, üç saat bir taşın üzerinde oturmaktan yamulmuştum, çok uykum gelmişti, üşüyordum, evimden çok uzaktaydım ve bir dönüş rotası çizemiyordum, sabahtan kalma usanmışlığım had safhadaydı, falan falan..
ölü balık bakışlarımı ona çevirip,
"normal." dedim.
ne demekse..
sonra pencereden yana çevirdim yüzümü, deniz, bebek, köprü..
dalmışım..

ama nerden baksan yine 'o' dolandı dilime;

"yine mi güzeliz, yine mi çiçek.."


2 Temmuz 2010 Cuma

ama bu nedir?!

alain delon , 1961