4 Ocak 2011 Salı

o

iddialı renkler giyerdi. bazen de baştan ayağa siyah.. sıradan bir ses tonu, ortalama boyu, kahverengi gözleri ve uysal saçları vardı.. fakat elleri göz kamaştırıcıydı, uzun, kemikli parmakları, minik tırnakları ve incecik bilekleriyle.. o çok konuşur, az anlatırdı, bir dolu laf kalabalığıyla oyalardı bizi ve biz hiç bilemezdik aslında neler yaşadı. siyah, postacı çantasında ince bir kitap taşırdı daima ve insanın içini gıcıklayan bir defter. el yazısı öyle sıradandı ki,hep aynı yöne ama zarif.. sakin değildi öyle her zaman, çok kereler sinirli gördük onu, susardı böyle zamanlarda, biz de susardık.. ertesi sefer hiçbir şey olmamış gibi gülümserdi. gülümserdi sık sık.. bazen de düşerdi yüzü, neye üzüldü bilemezdik, ya da üzüldü mü.. düşünürdü çok, ama çok. parmak uçlarını yüzünde gezdirirdi o zaman, biz onu izlerdik, dolardı gözleri, bakamazdık.. tanıdık, buruk, akustik bir şarkıydı, kirli sesli bir solistin dilinde, eşlik edemezdik..
onu sevmek için çokça sebep vardı aslında, sanırım..
ama biz hiç cesaret edemedik..
ya da o müsaade etmedi..

Hiç yorum yok: