hiç değilse bir süre…
mesleğimi, işimi askıya almak istiyorum mesela,
şu şehr-i istanbuldan uzaklaşmak istiyorum, bambaşka bi şehirde, o şehrin bi kasabasında, bi yabancı olsam ve bilsem ki, hangi köşeyi dönersem döneyim asla bi tanıdık çıkmayacak karşıma… yüzüm niye asık, gözlerim niye dalıyor denize bakarken hep, bilmese kimse, iyiymiş gibi davranmasam ve kibar yalanlar söylemek zorunda kalmasam…
annemin kızı olmasam bi zaman, tasalanmasa artık, üzülmese, iyi olup dönsem, o da mutlu olsa… (ananemin torunu kalmak istiyorum ama, orası bambaşka bi bölge, beyaz ve puf puf…)
bu huzursuz haller iyi değil, sarı bi kutuya koyup, denize atsam…
boş ellerime dalıyor gözlerim bu aralar sık sık, yalnızlığa alıştım, çok kötü bu, vazgeçmek istemiyorum çünkü artık, tüm alışkanlıklarım erisin, alışılmadık şeyler olsun bi süre, “haberli” sürprizler olsun…
ezberlerimi unutsam, öyle ki aynı hatalara tekrar düşsem…
“olgun” olmak düşüyor kimi zaman payıma, sevmiyorum, olgun olmadığım, sorumluluklarımın olmadığı, saçmalamalarıma katlanabildiğim, siyah üzerine lacivert giyebildiğim, uykusuzluk çekmediğim, kıkırdayıp durduğum bir “diyar” hayal ediyorum, tek bi anahtarla tüm kapıları açılan, kupakızıyla papazının konuştuğu, bastonlu bir tavşanın saray giysileri giydiği bir diyar…
bilmem anlatabildim mi?!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder